İsmet Siverekli
Tarih: 24 Haziran 2025
2025 yılının Haziran ayında Orta Doğu, son yılların en kritik jeopolitik gerilimlerinden birine sahne oldu. İsrail ile İran arasında doğrudan başlayan çatışmalar, sadece iki ülkeyi değil, tüm bölgeyi ve küresel güç dengelerini etkileyen bir kriz halini aldı. 23 Haziran’da ABD Başkanı Donald Trump’ın duyurduğu “tam ateşkes” ile yeni bir diplomatik evreye girildi. Ancak bu ateşkes, savaşın sonu değil; aksine, çok katmanlı bir sürecin başlangıcıdır.
Bu makalede ateşkesin detayları, savaşın nedenleri, bölgesel aktörlerin rolleri ve çatışmanın geleceğine dair olası senaryolar analiz edilecektir.
Ateşkesin Dinamikleri ve Uygulama Süreci
23 Haziran 2025’te ABD Başkanı Trump, İsrail ve İran arasında 24 saatlik karşılıklı ateşkes takvimini ilan etti. Anlaşmaya göre:
• İlk 12 saat boyunca İran ateşkese uyacak, saldırı gerçekleştirmeyecek.
• Ardından İsrail saldırılarını durduracak.
• 24 saat sonunda çatışmalar resmen sona erecek.
Ateşkes Katar’ın arabuluculuğunda ve ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik hava saldırılarının ardından şekillendi. Her iki taraf da resmi olarak anlaşmayı onaylamış değil; ancak alandaki askeri hareketlilik şimdilik azalmış durumda. Bu süreçte güvenin test edilmesi ve uygulamanın sahadaki aktörlere nasıl yansıyacağı belirleyici olacak.
Çatışmanın Arka Planı: Gerginlikten Ateşkese
Çatışma, 13 Haziran’da İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine sürpriz hava saldırısı düzenlemesiyle başladı. Bu saldırı, İran’ın hem ABD’ye ait Katar’daki üslerine hem de İsrail şehirlerine füze atışlarıyla karşılık vermesiyle tırmandı. Kısa sürede açık savaşa dönüşen kriz, enerji fiyatlarında artış, Körfez’de güvenlik riski ve bölgesel çatışma korkusunu beraberinde getirdi.
İsrail, ABD’nin askeri desteğiyle nükleer tehdidi sınırlandırmak isterken; İran, hem caydırıcılığını korumak hem de iç kamuoyuna direnç mesajı vermek için karşılık verdi. Ancak her iki taraf da doğrudan uzun vadeli bir savaşa girmeye hazır değil; ekonomik, diplomatik ve toplumsal riskler ateşkese yönelimi teşvik etti.
Küresel ve Bölgesel Aktörlerin Rolü
Bu çatışmada bölgesel sınırlar aşılmış; uluslararası aktörlerin etkisi belirleyici hale gelmiştir.
• ABD, askeri operasyonlarla İran’ın nükleer programını zayıflatmayı hedeflemiş ve diplomatik süreci yönlendirmiştir.
• Çin ve Rusya, İran’a doğrudan destek vermemekle birlikte, ateşkes ve barışçıl çözüm çağrısında bulunmuştur.
• Avrupa Birliği, Cenevre’de nükleer müzakereleri yeniden başlatmak için diplomatik girişimlerde bulunmuştur.
• Türkiye, barışçıl çözümden yana tutum alarak ateşkesi memnuniyetle karşılamıştır.
• Katar, diplomatik arabuluculukta kilit rol üstlenmiştir.
Ateşkesin Sınırları ve Belirsizlikler
Ateşkes her ne kadar doğrudan şiddeti durdursa da birçok kritik konu hâlâ çözülmemiştir:
• İran’ın desteklediği vekil gruplar (Hizbullah, Hamas, Husiler) bu ateşkese dahil mi?
• İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile işbirliğini askıya alması, süreci nasıl etkileyecek?
• İsrail’in İran’ın nükleer altyapısına yönelik tutumu ne olacak?
• ABD yaptırımları ve ekonomik baskı devam edecek mi?
Bu soruların yanıtı, ateşkesin kalıcı barışa evrilip evrilmeyeceğini belirleyecek.
Olası Gelecek Senaryoları
a) Kalıcı Ateşkes ve Diplomasiye Dönüş
Avrupa’nın Cenevre’de başlattığı diplomatik süreç ile taraflar müzakere masasına dönebilir. Özellikle İran’ın nükleer faaliyetlerini şeffaflaştırması durumunda gerginlik düşebilir.
b) Vekil Savaşlarının Devamı
Ateşkesin resmi olması, sahada Hizbullah ve Hamas gibi vekil unsurların çatışmayı sürdürmesini engellemeyebilir. Bu durum, dolaylı savaşların artmasına neden olabilir.
c) Yeni Silahlanma ve Stratejik Rekabet
İran ve İsrail, kısa vadede caydırıcılık adına yeniden silahlanma yoluna gidebilir. Bu da yeni bir askeri denge arayışına kapı aralayacaktır.
d) Düşük Yoğunluklu Çatışmalar ve Stratejik Yorgunluk
Tarafların doğrudan savaşı göze almaması, sınırlı saldırılar ve istihbarat operasyonları ile gerginliği uzun vadeye yayabilir.
İsrail–İran arasındaki ateşkes, kesin bir çözümden çok, büyük bir savaşın şimdilik ertelenmesi anlamına geliyor. Diplomasiye açık kapı bırakan bu süreçte:
• Sahadaki uygulama başarıya ulaşırsa,
• Vekil gruplar kontrol altına alınabilirse,
• Nükleer müzakereler yeniden başlatılırsa,
kalıcı barış ihtimali güçlenebilir. Aksi takdirde, bölge yeni bir vekalet savaşları dönemine girebilir. Dengenin bu kadar ince bir hatta yürüdüğü ortamda, yalnız askeri önlemler değil, siyasi cesaret ve uluslararası işbirliği de belirleyici olacaktır.







